30 Ağustos 2023 Çarşamba
Özgür Özel’le ilişkisi olduğu iddia edilen o başkan ilk kez konuştu
İran, Amerika ile anlaştı mı?
Narin Güran’ın katli ve İslam’ın emri: KISAS!
Allah bu dünya da her şeyi sadece sevdiklerine mi verir?
Camiler ve Din Görevlileri Haftası
İran, gerçekten İsrail’i vurdu mu?
İletişim kurmanın yolları olduğu gibi iletişimi yansıtan unsurlarda vardır.
Renklerde bu unsurlar arasında yer alan ve karakter özelliklerini yansıtmada ipuçları veren bir yöndür.
Ana renklerin değerlendirildiği renk tablolarında renk seçimlerinin neleri ifade ettiği, kişilik özelliklerini, psikolojik ve sosyal yönlerden bireylerin seçimlerini bizlere gösterebilmektedir.
Kendi renk karakterimizin belirlenmesinde ki ölçüt kullanmayı en çok tercih ettiğimiz kendimizi iyi yansıttığını düşündüğümüz ve sevdiğimiz renkleri göz önünde bulundurarak, yapılabilmektedir.
Psikolojik yönüne baktığımızda kişilik özelliklerimizi yansıtan renkler zaten en fazla kullandığımız renkler olarak karşımıza çıkmaktadır
Yeşil Renk Karakteri Özellikleri
-İstikrarlı ve mantıksal düşünce yapısına sahiptirler.
-Takım çalışmasına uyumlu güven ve aidiyet duyguları yüksektir.
-Tutarlı sadık hislerini gizlemeyi tercih eden yapıları vardır.
-Sakinlik ve huzuru severler.
-Risk ve değişimden kaçarlar.
-Dürüst,hassas, ikna edilmeye yatkındırlar.
-Yaptıkları işin her adımını takip eder belgelerle çalışmayı tercih ederler.
-Ortam değişikliğini ve eleştiriyi sevmezler.
-Çevresindeki insanlarla bağ kurmayı tercih ederler
Mavi Renk Karakteri Özellikleri
-Mantıklı ve analitik düşünce yapısına sahiptirler.
-Çalışmalarda verilere ihtiyaç duyarlar.
-Düzeni severler ve detaycıdırlar.
-Nesnel görev odaklı temkinlidirler.
-Duygularını göstermekte zorlanırlar.
-Mükemmeliyetçi kolay güvenmeyen yapıları vardır.
-Tek başına çalışmayı tercih ederler.
-Çatışmadan uzak durarak çözüm odaklı davranırlar.
-Kolay güvenmezler ve içe dönüktürler.
-Prosedürün dışına çıkmayı sevmezler.
-Kuralcıdırlar ve kesin kurallar koyarlar.
(Devam Edecek )
Türk Mutfak Kültürünün ögelerini sıraladığımızda ilk aklımıza gelenler arasında; yemekler pişirme yöntemleri, sunumları sofra düzeni ve kuralları gibi seçenekler gelir.
Yemekler ve sunumları kadar önemli bir unsurda sofra kuralları ve adabıdır.
Türk toplumu olarak sofra bizim kültürümüzde bereket, paylaşma, bir araya gelme, şükür etme gibi değerleri de yaşatma anlamlarını taşımaktadır.
Toplumumuzda misafirlerimize güzel sofralar kurma onlara verdiğimiz önem ve değeri gösteren bir ikramdır.
Kültürümüzde ihtiyaç sahipleri ile soframızı paylaşmak, özellikle iftar sofralarında ki birlik ve beraberlik asırlardır devam etmektedir.
Türk sofra adabında ki kurallar İslam kültürü ve yapısı ile bütünleşmiş durumdadır.
Sofra ve nimetler Allah’n bize verdiği rızk olarak kabul edilerek kabul edilir ve şükür vesilesidir.
Sofra kurallarımız dini kurallarla harmanlanmış şekildedir.
Peygamber Efendimizin (s.a.v) sofrada uyguladığı sünnetler günümüzde de yaşatılmaktadır
SOFRA KURALLARI VE YEMEĞİN SÜNNETLERİ;
1) Sofraya oturmadan elleri yıkamak.
2) Yemeğe oturunca besmele çekmek.
3) Çevremizde biri varsa sofraya davet etmek.
4) Tabağımıza yiyebileceğimiz kadar yemek almak.
5) Hızlı ve acele yememek.
6) Fazla yemek ve israftan kaçınmak.
7) Yemek bittikten sonra elhamdülillah demek.
8) Yemek bittikten sonra duada bulunmak.
9) Yemekte sünnetleri uygulamak da yemek adapları arasındadır.
11) Helalinden temiz yiyecekler yemek.
12) Yemeği önünden yemek sünnettir.
13) Yemeği sağ elle yemek.
14) Yemeğe tuz ile başlamak.
15) Sofra duası okumak sünnettir.
16) Sofrada yeşillik bulundurmak.
17) Çok çiğnemek sünnettir.
18) Yemeği diz çökerek yemek.
19) Sofrada sirke bulundurmak.
20) Su içerken kıbleye dönmek.
21) Tabakta yemek bırakmamak.
Yemek kültürümüze baktığımızda çok güzel kurallar ve alışkanlıklar görmekteyiz.
Bunda İslam ahlak ve kültürünün özelliklerinin ağır basmaktadır.
Sofra Türk İslam toplumu olarak bizler için kutsal sayılan ögelerdendir.
Nimetlerimizi israftan kaçınmak ve şükürde bulunmak alışkanlıklarımız arasındadır.
Toplumsal yapımız her alanda olduğu gibi sofra kültürümüze de yansımaktadır.
Hem sosyal ve görgü kuralları hem de dini terbiye ve ahlak kuralları ile birleşen Türk sofra kültürü örnek bir değerdir.
Sofra hem aileyi birleştiren hem de misafir ağırlamakta ki konumuyla birleştirici ve yapıcı özelliğini asırlardır korumuştur.
Sofra adabımız ve kültürümüz atalarımızdan bize kalmış ve bizlerden de gelecek nesillerimize de bırakacağımız en güzel miraslardan biri olacaktır.
-Son-
Her toplumu var eden öğelerin arasında kültür önemli bir yer tutmaktadır.
Kültür özellikle yaşanılan toprakların özünü yansıtmak gibi önemli bir göreve sahiptir. Geçmişten bugüne değin aynı toprakları paylaşan insanları birbirine bağlayan görünmez bir bağdır adeta.
Kültür bir yaşam biçimidir.
İnsanlar, atalarından gelen kültür mirası olan gelenek ve örfleri bugünkü hayatlarına yön verip şekillendiren bir klavuz gibi görmüştür .
Kültür bir çok konuyu kapsayabilecek zenginliğe sahip bir öğedir.
Bugün bu kültür öğelerinden sofra adabı ve kültürünün önemi ve özellikleri üzerinde durmaya çalışacağız.
Yemek insanlığın var oluşundan bu yana yaşamsal zorunluluk olarak sürdürülmüş bir olgudur.
Tarih yolculuğunda tüm gelişim ve değişimler arasında yemek kültürü de yerini alarak gelişmiş ve özellikler kazanarak kendini yenilemiştir. Önceleri temel ihtiyaç olarak görülen yemek sonraları bir topluluğun özelliklerini, seçimlerini yansıtan bir kültür öğesi halini almıştır.
Her toplum kendine has özellikler taşıyan bir mutfak oluşturmaya başlamış ve bu nesillerce aktarılarak yaşatılmaya çalışılmıştır.
Tüm dünya da yemek kültürü önemli bir yer tutmak da ve o ülkenin tarihini yansıtan, o bölge ile özdeşleşmiş sayılan bir durum halini almıştır.
Türkiye tarih yönünden çok zengin kültürel özellikler taşımaktadır.
Ülkemiz toprakları bir çok medeniyete ev sahipliği yaparak kültür mozaiği sergilemektedir.
Özellikle mutfak kültürümüz gerek lezzetleri ile gerek sunum ve değişik usulleri ile dünya mutfağında önemli bir yere sahiptir.
Türk Mutfağı Osmanlı Mutfağı’nın önemli bir mirasçısıdır.
Osmanlı mutfağı uzun dönem hakimiyet süren bir devletin kültürü yansıtan bir mutfak olması ile her zaman gündemde kalmıştır.
Kendine has lezzetleri, sunumları, pişirme tarzları ile Osmanlı Mutfağı tarihe adını yazdırmış bir mutfaktır.
Türk Mutfağı, Osmanlı Mutfağı’nın özelliklerini taşımakla birilikte yörelere göre de özel lezzetleri barındırmaktadır.
Her bölgenin kendine has geleneksel yemekleri mevcuttur.
Türk Mutfağını bu lezzetlerin ötesinde önemli kılan geleneklere ve kültürümüze sahip çıkmasıdır.
Türk toplumu olarak tarihimize geleneklerimize çok önem vermemiz ve bunu geçmişten günümüze taşımamız bizi sayılı mutfak kültürü olan ülkeler arasında önemli konuma getirmiştir.
Değişik lezzetler arayanlar için Türk Mutfağı her zaman alternatif seçenekler sunan, mistik bir hava taşıyan, kendine has özelliklerinden ödün vermeyen bir mutfak olmuştur.
Ülkemizi farklı kılan görsel ve lezzet güzelliklerinin yanında kendimize has misafirperverliğimiz de unutulmamalıdır.
Ülkemize başka kültürlerden gelen ziyaretçileri etkileyen unsurlar arasında belki de bu özellik en başta yerini almaktadır.
Güler yüz, saygı hoşgörü ve nezakete verdiğimiz önemi yansıtmamız ülkemize olan hayranlığı arttıran unsurlardandır .
(devam edecek)
Kuşak Çatışmasının Nedenleri;
1-Karşılıklı Önyargılar
2-Olumsuz İletişim
3-Eleştiriler
4-Empati Eksikliği
5-Kıyaslamalar
6-Farklı Algılar Olması
Kuşak Çatışmasını Yönetmede Kullanılacak Yöntemler?
Önyargılardan Uzaklaşmak: Yetişkin ve genç nesil birbirleri hakkında ki önyargılarını bir tarafa bırakmalıdır. Yetişkin nesil, genç nesli tecrübesiz ve sorumsuz olarak görerek başarısız olacağı konusunda telkinler vermekte bu da çatışmayı ortaya çıkaran önemli sebeplerden biri haline gelmektedir.
Bu tavır gençlere düşüncelerini hayata geçirmede kısıtlama gibi gelerek deneyim kazanmalarına engel olmaktadır.
Bu tavrın yerine fırsat vererek denemelere ılımlı bakılmalı problemli bir sonuca gidileceği anlaşıldığı takdirde devreye girilmelidir.
Bu anlayışlı tutum genç nesil üzerinde olumlu etki yaratacaktır.
Genç nesilde yetişkin neslin tecrübelerine kulak vermeli yapacağı işlerle tecrübeleri harmanlayarak daha sağlam adımlarla ilerlemeye tercih etmelidir.
Bu uzlaşmacı tavır çatışmayı azaltacaktır.
Etkin İletişim: İletişim hayatın her alanında en önemli sosyalleşme aracıdır. Öncelikle karşılıklı birbirini dinleme ve anlama izlenecek yolda verimli bir adım olacaktır.
Beni anlamıyorsun ifadesinde dile getirilen bu yön etkili bir iletişimle çözülebilecektir.
Eleştirilerden Uzaklaşmak: Çatışmayı tetikleyen önemli bir etkendir.
Sürekli eleştiri alan kişi daha negatif ve agresif bir tavır takınacaktır. Eleştiri yerine ılımlı bir tavırla öneriler yapılmalıdır.
Empati Kurabilmek: Empati karşımızda ki insanlarla bağımızı güçlendiren bir unsurdur.
“Seni anlıyorum” diyebilmek karşımızda ki kişiye kendini değerli hissettirecektir.
Empati iletişimde de önemli bir adımdır. Anlaşıldığını düşünen kişi karşı tarafa daha kolay açılacak ve problemler daha kolay çözülecektir
Kıyaslamalardan Uzaklaşmak: Her bireyin kendine ait özellikleri taşıdığının farkına varılmalıdır. Başkaları ile yapılan kıyaslamalar fayda yerine zarar ve tepki getirecektir. Her insanın başarılı olduğu yön farklıdır.
Bunu göz önünde bulundurarak karşımızda ki kişiye motivasyon sağlama yoluna gidilmeli yetenekleri doğrultusunda desteklenmelidir.
Farklı Algılar Olması: Zamana ve çağa uyum sağlamak gelişim için gerekli bir unsurdur.
Yetişkin nesil kendi dönemine sıkı sıkıya bağlı kalmayı seçmekte yeni çağın getirdiği yeniliklere adapte de zorlanmaktadır.
Genç nesle baktığımızda daha hızlı bir yaşam tarzı, hayat içerisinde teknolojiye daha fazla yer verilmesi, daha özgür bir yaşam tarzı tercih edilmektedir.
İki tarafta ki bu yaşam tarzı farklılıkları algılamalar da uyumsuzlar yaratmaktadır.
Bunu yenmek için yetişkin nesil yeniliklere daha açık olmalı genç neslin fikirlerini dinlemeye ve değerlendirmeye önem göstermelidir.
Genç nesil de yeniliklerin hayatı kolaylaştıran yönlerini yetişkin nesle göstermede biraz daha özenli davranmalıdır.
Değişikleri kabul ettirmek kolay bir durum değildir.
Zaman ve güzel örneklerle düşünceler üzerinde etki yaratmada en etkili yöntem olacaktır.
Y Kuşağı (1880-1999):Teknoloji ile büyüyen bir nesil olmuştur.
En eğitimli kuşaktır.
Milenyum kuşağı olarak da adlandırılır.
X ve Z kuşakları arası köprü görevi görmüştür.
Sınırlı mesai saatlerini sevmedikleri için kendi işlerini kurmayı tercih etmişlerdir.
Sosyal çevre önem kazanmıştır.
Girişimcilik yüksektir.
Sosyal medya ve bilişim yaygınlaşmıştır.
Otoriteye karşı kendi fikirlerini savunurlar.
Z Kuşağı (2000-2001): Teknolojinin kucağına doğan bir nesildir.
Mahalle kültürünün kalmadığı, arkadaşlık ilişkilerinin azaldığı bir dönemdir.
Teknolojiye en iyi adapte olan nesildir.
Söylemek istediklerini direk söyledikleri için çatışmalar çoğalmaktadır.
Yaratıcılık yüksek ve hızlı yaşatan bir nesildir.
Alternatif uzaktan eğitim ortaya çıkmıştır.
Dünyayı değiştirme istek ve eğilimi vardır.
Network internet kulağı olarak da adlandırılmış kardır.
Evden çalışma oranı yüksek seviyelere gelmiştir.
Bireyselliğe ve özgürlüğe aşırı düşkün bir yapı sergilemişlerdir.
Alfa Kuşağı (2010 yılından itibaren): İnternet hayatın her alanına girmiştir.
Yaşam şartlarını teknoloji belirlemektedir.
Teknolojik aletler iyice yaygınlaşmıştır.
Anı yaşayan özgür rahatına düşkün bir profil sergilemektedir.
Hazır gıdalara yönelim yüksek seviyelere gelmiştir.
Dijital okur yazarlık yaygınlaşmaya başlamıştır.
(devam edecek)