DOLAR 35,9976 0.22%
EURO 37,2320 -0.56%
ALTIN 3.307,640,36
BITCOIN 34605540,40%
İstanbul

HAFİF YAĞMUR

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Manevi ve ahlaki bir hastalık: GIYBET!

Manevi ve ahlaki bir hastalık: GIYBET!

ABONE OL
Ekim 25, 2024 17:31
Manevi ve ahlaki bir hastalık: GIYBET!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Gıybet, çağımızın çok yaygın manevî ve ahlakî bir hastalığıdır…

Gıybet, sözlük anlamı olarak kötüleme, yerme, çekiştirme, manalarına gelmektedir.

Gıybet “Bir kimsenin ayıbını arkasından söylemek veya aleyhine konuşmak” demektir.

Türkçe de bu kavramın karşılığı olarak

Dedikodu” ve “Çekiştirme” kelimeleri kullanılmaktadır.

İslâm da üzerinde ciddi bir şekilde düşünülmesi gereken günahlardan biri sayılan gıybet, Hucurat Suresinin 12. ayetinde “Ölmüş kardeşinin etini yemeye benzetilmiştir.” ve

“tiksindiniz değil mi?” diye müslümanların dikkati çekilmiştir.

Gıybet, bir kişi hakkında, onun haberi olmadan arkasından olumsuz konuşmak olarak nitelendirilir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v)  “Gıybet nedir bilir misiniz?” diye sordu. Yanında bulunanlar “Allah cc ve 0’nun elçisi daha iyi bilir.” dediler.

Efendimiz (s.a.v)  Gıybet, kardeşini onun hoşlanmadığı bir sıfat ile vasıflandırmaktır.” diye buyurdu.

Kardeşimde söylediğim sıfat bulunuyorsa” diye sorulduğunda: “Söylediğin sıfat eğer bulunuyorsa gıybet etmiş olursun, bulunmuyorsa iftira etmiş olursun.” diye cevap verdi. (Müslim birr, 70)

Maalesef gıybet günümüzde çok yaygın manevî ve ahlâkî bir hastalıktır.

İnsanların birçoğu birbirlerini çekiştirmekte, ileri geri konuşmalarla sınır tanımaz bir şekilde helâl haram, doğru yanlış demeden konuşmaktadırlar.

Diline hakim olan insanlar çok çok azalmış ve onlar da âdeta yok hükmünde sayılmaktadırlar.

Ebu Musa (r.a) : “Ey Allah’ın cc resûlu hangi müslüman en üstündür?” diye sordu.

Efendimiz (s.a.v) “Dilinden ve elinden müslümanların emniyette olduğu kimse” diye cevap verdi.(Buhâri, iman 4,5, rikak,26)

Gıybet, insanlar arası ilişkilerde soğukluk oluşturur, aralarını açar, birlik ve kardeşliği zedeler.

Gıybet, yapan kişiyi müflis hale düşürür ki yaptığı hasenatı, salih amellerinin sevabını gıybetini yaptığı kişiye vermek suretiyle ziyana uğrar.

Ayrıca gıybet yapan kişi iyiliklerini başkasına verdiği gibi yerine göre gıybet yaptığı kişinin günahlarını da yüklenmiş olur.

İnsanların günlük hayatlarında en rahat ve çekinmeden işledikleri günah nedir? diye sorulsa tereddütsüz gıybettir cevabı verilebilir.

Dindar- dindar olmayan, okumuş – okumamış, kadın – erkek, büyük – küçük herkesin gıybet karşısındaki tavrı ve rahatlığı insanı gerçekten ürkütmektedir.

Hatta insanların gıybet karşısındaki tavrına ve rahatlığına bakan birçok insanın gıybeti sanki mübah hatta tasvip edilen bir eylemmiş zannına kapılması üzüntü verici bir haldir.

Esasında ayet ve hadisler o kadar nettir ki! Kur’an ve sünnet merkezli bir hayattan uzaklaşmak insanı nefsin ve şeytanın tuzağına düşürmektedir.

Zuhruf Suresi 36. ayette “Kim Rahman’ın zikrini görmezden gelirse (Kur’an ve sünnet merkezli bir hayattan uzak yaşarsa) biz onun başına bir şeytan sararız. Artık o onun ayrılmaz dostudur.“diyen Rabbimizin ikazını dikkate almak zorundayız.

Evet bu mikrobu yok edecek ilaç ise Kur’an-ı Kerim‘in ikazını dikkate alıp hayatımızı ona göre düzenlemektir.

Gerçek anlamda hakkını vererek kılınan namazdır.

Evet gıybet gerçekten bir afettir.

Gıybetin içinde yalan, iftira, haset, fesat, tecessüs (gizli halleri araştırma), arkadan çekiştirme, kusur arama mahremiyete tecavüz, insanları birbirlerine düşürme, kin ve nefret tohumları ekme, bunun için yapılan komplolar, entrikalar, gizli kameralar, kasetler, özel hayatları teşhir için yapılan bir sürü şeytanlıklar, içinde yer aldığı grubun çıkarları uğruna başka bir grup ve mensuplarına bütün bu kirli ve günah işleri yapmayı mübah görmeler gibi kişinin yüzünü öbür âlemde kara çıkaracak eylemleri barındırmaktadır.

Maalesef değişik ortamlarda bir araya gelen iki veya daha fazla kişiler içlerinden birinin “Haydi iki lâfı üst üste koyalım”, “Lafın belini kıralım”, “Biraz dedikodu yapalım” veya “Biraz kaynatalım” daveti üzerine gıybet yapmaya başlamaktadırlar.

Bu eylem bazen saatlerce sürmektedir.

Halbuki gıybet edenler iki lafı üst üste değil  Günahı günah üstüne koymaktadırlar.”

Lafın belini değil gıybet yapmakla, kendi bellerini, gıybet yaptıkları kişinin kalbini kırmaktadırlar.

Biraz kaynatalım demekle“, aslında günah kazanını kaynatmaktadırlar.”

Rivayet olunur ki birgün İsa âleyhisselâm şeytana elinde kavanozlar olduğu halde acele acele yürür bir şekilde rastlar ve “Ey mel’un o elindekilerle nereye gidiyorsun.” diye sorar.

Şeytanlar, peygamberlere karşı yalan söyleyemezler şeytan “Bu kavanozlardaki balları gıybet edenlerin ağızlarına sürmeye gidiyorum ki gıybet onlara tatlı gelsin, gıybet ettikçe gıybet etme istekleri çoğalsın.” diye cevap verir.

Gerçekten bir düşünelim hayatta gıybet denen belaya zaman zaman tutulmayanımız var mıdır?

Ve gıybet yaparken nefsimiz ne kadar haz duyar, ağzımıza adeta bal sürülmüş gibi gıybetten tat almıyor muyuz?

Ahirette gıybet ettiğimiz kişiye sevaplarımızın bazılarını vermek veya onun günahlarının bazılarını yüklenmek gibi aleyhimize olacak bir durumla karşılaşmamak için  hayatta iken gıybet ettiğimiz kişiden helâllik isteyip gıybetten dolayı da tevbe etmeliyiz.

Davranışlarıyla topluma zarar veren, gençlerin aklını çelip yanlışa düşmelerine sebep olan kişilerden, toplumu sakındırmak için kötü hallerini konuşmanın gıybet olmayacağının idrakinde olmamız gerekir.

Yüce Rabbim bizleri manevî ve ahlâkî bir hastalık olan gıybetten muhafaza etsin.

Cumamız hayra vesile olsun.

Selamlarımla.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP