Su, biri yakıcı diğeri yanıcı olan iki gazın bileşiminden meydana gelen temizleyici, çözücü ve söndürücü olan hayatımızı devam ettirebilmek için önemli ve gerekli bir nimettir.
Bebeklik, çocukluk, gençlik, orta yaşlılık ve yaşlılık çağlarımızda suya ihtiyaç duyduğumuz oranlar değişmekle birlikte ortalama olarak günlük 2 ya da 2,5 litre su içmemiz sağlıklı bir hayat sürmemiz için gereklidir.
Dünyamız denizler, göller, nehirler ve buzullar olmak üzere yüzde yetmiş oranında sulardan oluşmaktadır.
Bu oran yaklaşık olarak insan vücudu için de geçerlidir.
Dünyamızda bulunan suların yaklaşık olarak yüzde doksan yedisi tuzlu ve içilemeyen sulardan oluşmaktadır.
Dünyamızdaki suların yaklaşık olarak yüzde üçü tatlı ve içilebilir sulardan oluşmuştur.
Dünyada birçok ülke içilebilir su sıkıntısı çekmektedir.
Ülkemiz su kaynakları bakımından çok zengin sayılmasa da yetersiz denilemeyecek kadar suyumuz vardır.
Suyumuzun kıymeti bilinmeli, israf etmemek için gereken titizlik gösterilmelidir.
Tarım arazilerimizin sulanmasında daha verimli ve tasarruflu yöntemler kullanılmalıdır.
Son yıllarda yağışların azalması su sıkıntısı yaşayabileceğimizin bir işaretidir.
Çevre bilimiyle uğraşanların suyun gereksiz ve yanlış kullanımından ve su kaynaklarının kirletilmesinden dolayı ilerideki yıllarda dünyada çölleşmenin hızlanacağı ve su ihtiyacının karşılanmasında sıkıntılar yaşanacağı uyarılarını dikkate almamız gerekmektedir.
Hatta daha sonraki yıllarda gıda ve özellikle su savaşlarının yaşanabileceği öngörülmektedir.
İnsan açlığa bir kaç hafta dayanabilse de suzuzluğa uzun bir süre dayanamayacağı bilinen bir gerçektir.
Bundan dolayıdır ki ecdadımız “Ya Rabbi bizi açlıkla bilhassa susuzlukla terbiye etme” diye dua etmişlerdir.
Suya önem vermişler, hürmet etmişler, kendilerine su ikram edenlere teşekkürle birlikte
“Su gibi aziz ol” diye karşılık vermişlerdir.
Ecdadımız su ile ilgili uzun yıllar hayat tecrübelerinden kazandıklarını bizlere aktarmak için bazı sözler söylemişler ki biz bunlara ata sözleri diyoruz.
Örneğin: gerçek ihtiyaçlar avutucu, oyalayıcı şeylerle karşılanmaz anlamında “Kar susuzluk kandırmaz” geçiken iyilik ve yardımlar bekleyenleri sıkıntı içinde bırakır anlamında
“Göle su gelinceye kadar kurbağanın gözü patlar“ havadan kazanılan para, lüzumsuz şeyler uğruna savrulur gider anlamında “Selden gelen suya gider“ işi yapacak kişide yeterli güç ve imkân yoksa başkalarının küçük katkılarıyla sürekli ve büyük bir iş yürütülemez anlamında
“Taşıma suyla değirmen dönmez” gibi daha birçok ata sözü vardır.
Bir an için yeryüzünden suların çekildiğini düşünsek hayat devam ettirilebilir mi?
Susuz temizlik, ibadet, sağlık, tarım mümkün müdür?
Susuz kalmanın düşüncesi bile insanı ürpertiyor.
Yüce Rabbimiz bu konuda dikkatimizi çekmek için Mülk suresinin son ayeti olan 30. ayetinde, “De ki: baksanıza! eğer suyunuz çekilse, size kim bir akarsu getirebilir?” diye uyarmaktadır.
Yine yüce Rabbimiz Vakıa suresinin 68, 69 ve 70. ayetlerinde “İçtiğiniz suya baktınız mı? buluttan onu siz mi indirdiniz. Yoksa indiren biz miyiz? dileseydik onu tuzlu yapardık. O hâlde halâ şükretmez misiniz?” diye bizleri uyarmaktadır.
Enbiya suresinin 30. ayetinde “… Biz hayatı olan her şeyi sudan yarattık. Halâ inanmıyorlar mı?” diye canlıların sudan yaratıldığını haber vermekle su nimetinin önemine işaret etmektedir.
Her konuda rehberimiz olan Peygamber Efendimiz (s.a.v) bizlere su içme konusunda da tavsiyelerde bulunmuş “Sizden hiç kimse ayakta dikilerek su içmesin” demiştir. (Müslim, 2026/ 116)
Tıp adamları bunun önemini daha yeni yeni fark etmişler ayakta içilen suyun direkt olarak midede eğlenmeden on iki parmak bağırsağına geçtiğini bunun da zararlı olduğunu, oysa oturarak içildiğinde midede bir miktar eğlenip asitle karışınca mikropları öldürdüğünü ve birçok hastalıktan insanın korunduğunu keşfetmişlerdir.
İnsanların su ihtiyaçlarını karşılamanın çok faziletli bir sadaka olduğunu idrak eden ecdadımız birçok çeşme ve sebiller inşâ edip insanların istifadesine sunmuşlardır.
Maddelerin katı halleri sıvılarından ağırdır.
Rabbimiz suda bu kanunu tersine işletmektedir.
Su da ise katısı sıvısından daha hafiftir ki onun için kışın nehirlerde, göllerde hayat devam etmektedir.
Birçoğumuz televizyon haberlerinde rast gelmişizdir.
Kışın daha sert geçtiği doğu illerimizde yaşayanlar kışın donmuş olan göllerin üzerlerindeki bir miktar buzu kırarak balık tutmakta böylelikle geçimlerini sağlamaktadırlar.
Eğer suyun katısı sıvısından diğer maddelerde olduğu gibi daha ağır olsaydı ya buzlar dibe batacak ya da donma dipten başlayıp nehirler ve göller tamamen donup buzla kaplanmış olacaktı.
Bu da buralarda yaşayan canlıların hayatlarının son bulmasına sebep olacaktı.
Yine eskiler yağmur yağarken “Rahmet yağıyor” derlerdi.
Düşünelim yer çekimi kanununa göre yağmur damlaları haraket etseydi yağmur bizim için rahmet mi yoksa ızdırap mı olurdu?
Su nimetini ve önemini anlatmaya böyle kısa yazılar yetmez.
Sadece bir miktar önemine işaret etmek istedik.
Bu günlerde ülke olarak barajlarımızda su seviyelerinin düştüğü ve suya çok ihtiyaç duyulduğu gözlemlenmektedir
Yüce Rabbimden bizlere rahmetini esirgememesini bol ve bereketli yağmurları felâkete sebep olmayacak şekilde ihsan etmesini, bizlere de nimetlerinin kıymetlerini bilmeyi ve şükretmeyi nasip etmesini niyaz ederim.
***
6 Temmuz cumartesi günü hicrî 1445 yılı tamamlanmış olacak.
7 Temmuz Pazar günü hicrî 1446 yılına gireceğimizden pazar günü hicrî yılbaşıdır.
Şimdiden hicrî yılbaşımızı tebrik ederim.
Hayra ve başta Gazze ve Doğu Türkistan olmak üzere bütün dünyadaki mazlumların kurtuluşuna vesile olmasını dilerim.
Cumamız hayra vesile olsun.
Selamlarımla.
SPOR
07 Aralık 2024GÜNDEM
07 Aralık 2024GÜNDEM
07 Aralık 2024GÜNDEM
07 Aralık 2024UNCATEGORİZED
07 Aralık 2024EKONOMİ
07 Aralık 2024GENEL
07 Aralık 2024