İnsan Tefsir Edilmeli, Din Değil.
“Filistin Gazze’nin sessiz çığlığı, insanlığın uyanış çağrısıdır”
Ayçin Kantoğlu hocamızın bir sohbetinde söylediği sözler, zihnimde bir şimşek gibi çaktı: “Ben hep dinin ve kitabın tefsir edilmesi gerektiğini düşünüyordum.
Ama gördüm ki, tefsir edilmesi gereken din ve kitap değil, insanmış. Kitap apaçık, anlaşılır; anlaşılmaz olan insanmış.
İnsan kendi içindeki körlükle kitabı göremiyor.”
Bu söz, Filistin Gazze’de yaşanan insanlık trajedisini anlamlandırmamız için bir anahtar sunuyor.
Mesele, hakikatin kapalı olması değil, bizim ona bakacak gözden, onu duyacak yürekten mahrum oluşumuzdur.
“Modern Kölelik ve İçsel Körlük”
Bugün Gazze dışında kalan dünya, modernizmin, bencilliğin ve yavan hayatların işgali altında.
“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışı, insanlığımızı kemiren bir ur haline geldi.
Zihnimiz, Batı kaynaklı güçler ve işbirlikçileri “para babaları, medya patronları, siyasiler, sözde din adamları” tarafından sistematik olarak kirletiliyor.
Bu kirli bakış açılarından kurtulmak artık bir seçenek değil, varoluşsal bir zorunluluktur.
Biz neyi kaybettik?
Kim olduğumuzu hatırlamak zorundayız.
“Su ile abdest almadık, kanla abdest aldırıyorlar.”
Yani bilgimizi ve duruşumuzu Kur’an-ı Kerim berrak kaynağından değil, karanlık, belirsiz ve tehlikeli kaynaklardan edindik.
Üzerimizdeki örtüyü atıp uyanmak ve gerçeği görmek zorundayı
Kur’an’ın İşareti: Kalpler Nasıl Mühürlenir?
“Allah, insanların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözleri de perdeyle örtülmüştür.
Onlar için büyük bir azap vardır.” (Bakara: 7)
Buradaki mühür, ilahi bir keyfilik değil, insanın kendi fiilleriyle kazandığı bir sonuçtur.
İnsanlar Allah’a “kalbimi karart” diye sözlü bir talepte bulunmuyor; yaptıkları fiillerle kendi kalplerini karartıyor ve hakikati göremez hale geliyorlar.
“Örgütlü Kötülük ve Yükselen Sessiz Çığlık!”
Örgütlü kötülük tüm gücünü seferber etse de, hakikatin önünü kesemez.
Medya da gözlerimizin önünde bir soykırım yaşanıyor.
Konuşamayan çocukların sessiz feryadı, görünmez bir çığlık halinde yükseliyor.
Bu çocuklar hiçbir propagandaya alet olmadan, sadece hayatta kalmaya çalışıyorlar.
Barış anlaşmalarına rağmen Siyonist Yahudi güçler Filistin Gazze’de masum insanları bombalamaya, son iki gündürde yeniden Lübnan’a saldırmaya devam ediyor.
Bu saldırganlık durmayacak gibi görünüyor.
“Müslümanlar güçlenmeli, birlik olmalı ve adaleti temsil edecek sorumluluk üstlenmelidir.”
Vicdan: İmandan Önce Gelen Ölçü
Kur’an hatırlatıyor:
“Kim bir insana hayat verir veya onu kurtarırsa, bütün insanlara hayat vermiş gibi olur.” (Maide: 32)
Bu ayet, vicdanın imanla sınırlı olmadığını gösterir.
İnsanlığın ölçüsü, hayata ve adalete hizmettir.
Bizler Allah’ın dinine gerektiği gibi sahip çıkmayıp, sadece Müslüman kimliğimizle övünerek kendimizi avuturken, Allah bu dini, hakkıyla sahip çıkacak başka toplumlara verebilir.
Bazı insanlar, Siyonist zulmün karşısında durmak için kendilerini ateşe veriyor.
Onlar Müslüman değil ama vicdanları o kadar güçlü ki, yanlış bir eyleme rağmen seslerini duyuruyorlar.
Ben bu insanlara Aaron Bushnel gibi samimiyeti ve cesareti için dua ettim:
“Rabbim onları bağışla.
Bizleri de bilgisizliğimiz ve farkındalığımızı görmezden gelmemizden dolayı affet.”
Hz. Peygamber (s.a.v.) buyuruyor:
“İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır.” (Buhari, Müslim)
“İnsanlar yaptıkları fiillerle kalplerini karartıyor, gözlerini perdeleyerek hakikati göremiyorlar.”
Vicdan, imanla sınırlı değildir.
Allah, vicdanı insana imanından önce vermiştir.
Artık uyanmalı, kendi içimize dönmeli ve hakikati görebilmek için cesur adımlar atmalıyız.
Filistin Gazze’de yükselen sessiz çığlık, sadece bir coğrafyanın değil, tüm insanlığın uyanması için son çağrıdır.
News
