Dünya öyle bir hale geldi ki, herkesin birbirini kandırmaya çalışmasının ötesinde insanlar kendi kendilerini de kandırma yarışına girdi.
Yanlış olduğunu bile bile ortama göre, rüzgara göre, kişiye göre, menfaate göre tavır sergilemek adeta bir yaşam biçimi haline geldi.
Oysa yaratılmışların en şereflisi olan insanın, bir hakikat mücadelesi vardı dünya hayatında.
Hakikati yok sayma noktasındaki insanın aslında ne istediği de muamma.
Günübirlik istekler, bireysel konforlar en büyük gaye olmuş durumda.
Oysa hakikati bilmek, hakikati istemekti gayemiz.
Hakikat deyince zihnimde kalan bir hikayeyi paylaşmak istiyorum.
10 yaşında bir çocuk “hakikati öğrenmek istiyorum” diye bir bilge adamın yanına gider.
Ona “Hakikatı öğrenmek istiyorum” der.
Bilge adam çocuğa “hakikatı ne kadar öğrenmek istiyorsun görelim.”diyerek bir teste tabi tutar.
Bir kovanın içine su doldurulur. Çocuğun kafası suyun içine sokulur ve bekletilir.
Çocuk kıvranmaya başlar.
Can havli haline gelince sudan kafası çıkarılır.
Çocuk müthiş bir nefes alır.
Bu nefesi hemen hemen herkes tasavvur edebilir.
Sonra çocuğa “hakikati bu son aldığın nefes gibi istiyor musun?” der.
Bu hikayeden yola çıkarak hangimiz yaşadığımız dünyada hakikatleri bu denli öğrenmek, bu denli istemek istiyoruz diye biraz düşünelim.
Aksi halde öğrendiğimiz şeylerin adı hakikat olmaz ve biz birbirimizi ve kendimizi kandırmanın ötesine varamayız.
Kant’ın bir sözü takıldı aklıma.
Kant diyor ki: “Bilmeye cüret et.” Bilmeye cüret etmek… Bilmeye cüret etmek, cesareti, reddetmeyi, terk etmeyi, vaz geçmeyi gerektirir.
Biz bugün vazgeçmeye, terk etmeye reddetmeye ne kadar cüret edebiliriz?
Bunu başarabilir miyiz?
Her şeyin reklam aracına dönüştüğü dünyada insan, kendini reklam aracı yapmış durumda.
Sosyal medya mecralarında her şeyi paylaşmanın hayatları nasıl anlamsızlaştırdığını görmemiz lazım.
Siyaset, dili reklam dili, şov dili olmaktan çıkmalı, toplumun hakikatlerine dokunmalı.
Toplumsal dalgalanmalar, kontrolsüz insan yığınları, krizler yaşanırken, insan ve toplum psikolojisini yönetmenin çabası içinde olmalıyız.
Bunun şifresi “kendine yapılmasını istemediğin şeyi sen de başkasına yapma” mottosudur.
Çok konuşan ama ne konuştuğunu bilmeyen, hatırlamayan, dikkat etmeyen ciddi bir yığınla karşı karşıyayız.
Herkesin her konuda “uzman” olduğu bir garip durumla karşı karşıyayız.
Ve insan asıl görevi olan hakikat arayışında yoldan çıkmış durumda.
Vesselam.
SPOR
07 Şubat 2025GÜNDEM
07 Şubat 2025GÜNDEM
07 Şubat 2025GÜNDEM
07 Şubat 2025UNCATEGORİZED
07 Şubat 2025EKONOMİ
07 Şubat 2025GENEL
07 Şubat 2025