DOLAR 42,1180 0,25%
EURO 48,9369 0,49%
ALTIN 5.559,130,52
BITCOIN 46132302,52%
İstanbul
22°

KAPALI

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Halis ÖZDEMİR

Halis ÖZDEMİR

20 Ekim 2025 Pazartesi

Doğu Türkistan Uygur Medeniyeti ve Kültürü… (4)

Doğu Türkistan Uygur Medeniyeti ve Kültürü… (4)
1

BEĞENDİM

ABONE OL

….

Bilimin Medeniyetin Beşiği Doğu Türkistan Uygur Medeniyeti ve Kültürü…

Soru: Uygur tıbbında insan muayenesi nasıl yapılır?

Cevap: Uygur tıbbında, hastalıklara tanı koyarken bakıp muayene etme, tutup muayene etme, nabız tutup muayene etme, koklayıp muayene etme, dinleyip muayene etme ve diğer muayene türleri var olup, nabız tutup muayene etme hastalıklara tanı koymanın önemli araçlarından biridir.

Bunlar sistemli teorik temele sahip hem Uygur sufilerinin birkaç on yüzyıllık tedavi pratiği süresinde topladığı tecrübelerin bilimsel sonucu sayılır.

Uygur tıbbının hastalık tedavi pratiğinde organizmadaki dengesizlikleri giderip, sağlığı eski haline getirmek için yine dört büyük maddenin etkisinde belirli mizaç ve özelliklere sahip olmuş çeşitli yiyecek-içecek, ilaç devaları kullanıp, bedende ortaya çıkan hastalıkların gelişip insan yaşamına tehlike ulaştırmasının önü alınır. Tedavide kullanılan yiyecek-içecek, ilaç-devalar dört büyük maddenin etkisinde belirli mizaç ve özelliğe sahip olup, bedene girdikten sonra kendi maddi hem mizaç açısından etkileri ile bedendeki dengesizlikleri eski haline getirip, bedendeki çeşitli güçlerin toplamından olan “tabiat”ı güçlendirme yoluyla hastalıkların önlenmesi ve tedavisi rolünü oynar.

Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü “WHO”nun çağrısıyla 1992 yılının 10. ayının 24. günü, tüm dünyadaki tıp uzmanları Pekin’de toplanarak ‘Pekin Bildirisi’ni onayladılar.

Bu “Tüm dünya halklarının bundan sonraki sağlık işleri geleneksel tıbba muhtaç!” başlıklı bildirgeydi.

O günden itibaren, tüm dünyada 10. ayın 24. günü ‘Geleneksel Tıp Günü’  olarak anılmaktadır.

Bunlardan biri, dünyadaki her milletin halklarının geleneksel tıplarının kullanımının Avrupa, Avustralya ve Amerika’da hızla artmasıdır.

Asya ve Afrika’da geleneksel tıp kullananlar genel nüfusun yüzde 80’ini oluşturmaktadır.

‘Dünya Sağlık Örgütü’nün raporunda gösterildiği gibi, kendi ülkesinde geleneksel tıbbı hayata geçirme politikası belirleyen üye ülkelerin sayısı 1999 yılındaki 25’ten 2002 yılına gelindiğinde 69’a yükselmiştir.

Geleneksel tıbbın rolünü gittikçe anlayan birçok ülkede geleneksel tıp üniversiteleri, fakülteler, bölümler, özel hastaneler ve klinikler art arda açılmaktadır.

Çünkü dünya halkları geleneksel tıbbın binlerce yıllık sınavlardan geçmiş güvenilir bir tıp olduğunu gittikçe anlamaktadır.

Örneğin; Uygur tıbbını ele alırsak, Uygur tıbbı, insan bedenini ve tüm canlı yaşamını geniş doğa dünyasının bir parçası olarak görüp, genel bedenin bir bütünlüğünü vurgulayarak, insanın doğal mizaç meselesi ve ruhsal dünyası, örf-adetleri, fiziksel özellikleri, her iklime özgü olan hava iklimi, doğal şartları gibi unsurları mizaç dairesine dahil ederek analiz eder.

Sağlık ve hastalık halinin mizaçla büyük ilişkisi olduğu, teşhis koyup tedavi ederken hastalığa neden olan temel faktörü belirleyip, onu bedenden yok etmede besinler ve doğal bitki ilaçlarıyla bedeni güçlendirip, bedenin hastalığa karşı durma gücü olan “doğa gücü”nü güçlendirmek yoluyla tedavi ettiğini vurgular.

Uygur tıbbında, hastalıkları tedavi etmede kullanılan ilaçların kaynağı bitki, hayvan ve maden kaynaklı doğal ilaçlar olup, bunların sayısı 1500 çeşitten fazla, sürekli kullanılanları 700 çeşitten aşkındır. Bunların çoğu yaşadığımız kendi toprağımızdan çıkan doğal ilaçlar olup, Uygur tıbbının olgun ilaç yapım şekilleri macun, hap, şerbet, toz gibi türlerden oluşur ve 130 çeşitten fazladır.

Çoğu Uygur tıbbı olgun ilaçları uluslararası kalite kontrol standardı “GMP”nin gerekliliklerine uygun seviyede üretilmiş yeşil ürünler olup, batı tıbbı hastanelerine dahil edilmiştir.

Bu ilaçlar tüm dünya halklarında hastalık olsa ilaç var, doğal ilaç ve yiyecek-içecekle geleneksel tedavi yöntemlerini uygulayarak tedavi olma dalgasına uygundur.

Soru: Geleneksel tıbbın dünya da sistematik reddi/ ilaç temsillerinin faaliyetler, Türkiye’de “kocakarı ilaçları” denilerek aşağılanmak istenmesi ve Çin baskısı altında Uygur tıbbı ve Çinin Uygur tıbbını yok sayma gayretleri?

Cevap: Tüm dünya çapındaki her milletin halkı 1930’lu yıllarda Batı tıp biliminin yaygınlaşması ve gelişmesine bağlı olarak, uzun asırlardan beri insanların sağlığına hizmet etmekte olan geleneksel tıplar yalnızlaşma, güvensizleşme, hatta sınırlanıp yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.

Sonuç olarak birçok ülkedeki geleneksel tıplar sürekli gelişim gösteremeyip bir yerde durdu ya da yok olmaya doğru gitti.

Uygur tıbbı da 1949~1954 yıllarına kadar Çin yönetimi tarafından yalnızlaştırılma, küçümsenme, altı hurafe karşıtlığı adı altında yok edilmeye maruz kaldı.

1955 yıllarında Çin yönetimi kendi içindeki ekonomik zorluklar nedeniyle yeni kurulan yönetiminin ekonomik zorluğu ve ekonominin dışarı akıp gitmemesini göz önünde tutarak, kendi geleneksel tıpları olan Çin tıbbını (Zhongguo tıbbı, kısaltarak Zhongyi tıbbı) koruma, geliştirme, Çin halkının sağlık işlerini Zhongyi tıbbına dayanarak çözme politikasını ortaya koydu.

O zamandan başlayarak bunun dışındaki milletlerin milli tıplarını kenara iterek yalnızlaştırıp küçümsediği için, Uygur tıp-eczacılık hizmetlileri Uygur tıbbını koruyup kalmak, miras edip o politikadan faydalanarak geliştirmek amacıyla “Uygur tıbbı vatan tıbbının önemli bileşen kısmı” demek zorunda kaldı.

Uygur tabiplerinin kesintisiz halindeki gayretleri ve yarattıkları ürünler sonucunda, onlar kenara itilen geleneksel tıpların tedavi ve eczacılık yönündeki özellikleri ortaya çıktıktan sonra, Çin hükümeti sağlık yetkilileri milli tıbbî bilimle ittifak etme ve bunun pratik gelişim sonuçlarından faydalanma amacıyla birlikte geliştirme politikasını ortaya koydu ve Uygur tıbbını Dünya Sağlık Örgütü’ne Uygur tıbbının Zhongyi tıbbının bileşen kısmı olarak tanıttırdı.

Bu nedenle Uygur tıbbı ‘Dünya Sağlık Örgütü’nün web sitesinde Zhongyi tıbbının bileşen kısmı olarak çıkmaktadır.

Uygur tabipleri o yıllardan başlayarak özel gayret göstermek yoluyla sürekli ileriye giderek gelişip, dünyadaki diğer geleneksel tıplara kıyaslandığında daha da mükemmel teorik temele ve her çeşit yöntemdeki tedavi prensiplеrine sahip olma gibi özellikleri yoluyla dünyadaki çeşitli milletlerin geleneksel tıp-eczacılıklarından teori ve uygulama yönlerinde üstünlük elde etmeye başladı.

2015 yılına gelindiğinde vatanımızın çeşitli şehir bölgelerinde devlet mülkiyetindeki Uygur tıbbı tedavi organları 78’e ulaştı.

Oralarda çalışan tıbbî hizmetli 6000 kişiden fazla oldu.

Ayrıca “Uygur Tıp Üniversitesi Uygur Tıbbı Fakültesi” ve “Uygur Tıbbı Yüksekokulu”, “Uygur Tıbbı Araştırma Merkezi” ve birkaç yerde “kumla tedavi yeri”, 10’dan fazla büyük ölçekli Uygur tıbbı ilaç fabrikalarından oluşan Uygur tıbbının tedavi, eğitim, araştırma ve ilaç üretiminden ibaret koordineli gelişim durumu şekillendi ve Uygur tıbbının eczacılık ölçüsü oluşturulup ilaçları geniş türde üretme, satma, kullanma, denetleyip yönetme konusunda hukuki temel kuruldu.

130 çeşitten fazla ölçünlü olgun ilacı uluslararası (GMP) kalite kontrol ölçüsünün gereklerine uygun seviyede yaparak, çeşitli şekillerdeki preparatları üretip çıkararak, bunlardan bazılarını Batı tıbbı hastanelerine ilaç sıfatıyla dahil edip, tedavi sonucunun yüksekliği ile tıp hizmetlilerini de hayrete düşürdü.

Soru: Uygur tıbbına ait kitap ve dökümanlar nelerdir?

Cevap: Uygur tıp-eczacılık eserlerinden “Uygur Tıbbı Sözlüğü” yedi cilt, “Uygur Tıbbı Klasik Eserleri” 12 cilt yayımlandı.

Uygur Tıbbı Yüksek Okulu’nun birinci nesil 14 çeşit ders kitabı, ikinci nesil 29 çeşit ders kitabı, Uygur Tıp Üniversitesi Uygur Tıbbı Fakültesi’nin 18 çeşit ders kitabı gibi ders kitapları yayımlandı.

Ayrıca çeşitli yayınevlerinden 600 çeşitten fazla Uygur tıbbına ait kitap yayımlandı.

“Uygur Tıbbı” ve “Uygur Tıbbı Yüksek Okulu Bilim Dergisi” gibi dergiler yayımlandı.

Araştırma yönünde, Uygur tıbbı teori temellerine dayalı olarak çok rastlanan tedavisi zor hastalıklardan kalp, kan damarı hastalıkları, diyabet hastalığı, cilt lekesi, çocukluk çağı kas tümörü gibi 30’dan fazla çeşit hastalığı tedavi etme konusunda araştırma yürütülüp, bunlara tanı koyma ve tedavi ölçüsü oluşturulup yaygınlaştırıldı.

1982 yılında özerk bölge seviyesinde ‘Milli Tıbbi Bilim Derneği’ kurulup özerk bölge, ülke ve uluslararası seviyede düzenlenen 100 kereden fazla bilimsel tartışma toplantılarında 10 bin parçadan fazla bilimsel makale paylaşıldı. 1987 yılında “Uygur Tıbbı Yüksek Okulu” kurulmuş olup, geçen 35 yıl süresince Uygur tıbbı konusunda tedavi ve eczacılık mesleğinde öğrenimini tamamlayan öğrenciler çeşitli yerlerdeki Uygur tıbbı kurumlarında tedavi, öğretim, araştırma işlerindeki temel güç haline geldi.

Hocam verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim.

Uygur tıbbı ve Uygur tıp insanları dünyaya HASTALIĞI ÖNLEYEREK TEDAVİ usulünü kazandırmış.

Adına da ‘ÖNLEYİCİ TIP’ denilmiştir. Önder tıp bilginlerimize insanlığa hediye ettikleri” geleneksel tıp” konusunda emeklerini şükranla yad ederiz.

Bu vesile ile Uygurların hürriyetlerine en kısa zamanda kavuşmalarını, yaşadıkları zulmün son bulmasını temenni ederim. (devam edecek)