Hamd sözlükte, iyilik, güzellik ve erdemlilikle niteleme, övme manalarına gelmektedir.
Şükür ise kişinin kendisine yapılan bir iyiliği, verilen nimetin sahibine övgü ile mukabelede bulunması manasına gelir.
Şükür, yüce Rabbimizin bizlere bahşetmiş olduğu nimetlere teşekkür mahiyetindedir.
Hamd ise daha geniş kapsamlı olup yaratılan herşey için darlıkta ve bollukta, zenginlikte ve fakirlikle, hastalıkta ve sağlıkta her türlü halimizde yüce Rabbimizi övmektir.
Yüce Rabbimiz İbrahim suresi 7. ayetinde: ” … Eğer şükrederseniz nimetlerimi artırırım. Nankörlük eserseniz, azabım çok şiddetlidir.” diye buyurmaktadır.
Bundan dolayıdır ki İslâm âlimleri hastalık ve musibet halinde şükrü değil hamdetmeyi tercih etmek gerekir tavsiyesinde bulunmuşlardır.
Şükür, mübahları sevaba çeviren bir ibadettir.
Meselâ su içmek mübah olan bir eylemdir.
Yani sevabı veya günahı yoktur.
Fakat suyun hikmetlerini düşünerek, suyu vereni zikrederek yani besmeleyle suyu içtikten sonra şükrederek mübah olan bir işi mükâfatı olan bir ibadete dönüştürmüş oluruz.
Şükür, Allah’a cc teşekkürdür.
En çok teşekküre lâyık olan elbette yüce Rabbimizdir.
Allah’a cc şükredilir.
İnsanlara teşekkür edilir.
Bize iyiliği dokunan insanlara teşekkürün Allah’a cc şükür olduğunu unutmamalıyız.
Peygamberimiz (sav) “İnsanlara teşekkür etmeyen Allah’a da cc şükretmiş olmaz.” demiştir. (Tirmizi birr 35)
Elbette insanlara teşekkür ederken bütün iyiliklerin Allah’tan cc olduğunu hatırlayarak
“ … Size ulaşan her nimet Allah’tandır cc …“
(Nahl suresi, ayet, 53) diye belirtildiği gibi bilip, anlayıp gereğini de yerine getirmeliyiz.
Şükretmek, onurlu ve ahlâkî bir tavırdır.
Şükredenler, mütevazi, yapıcı, olgun, olumlu ve iyimser insanlardır.
Yalnızca dil ile yapılan şükür alt seviyeden bir şükürdür.
Üst derecedeki şükür ise her nimetin şükrünü kendi cinsinden bir amelle yerine getirmektir.
Meselâ âlimlerin şükrü ilmiyle amel etmek ve başkalarına da öğretmektir.
“… Allah cc sana nasıl ihsan etmişse, sen de öylece ihsan et…” (Kasas suresi, ayet: 77) diye Rabbimizin emrettiğinin gereğini yerine getirmek lazımdır.
Zenginlerin şükrü, ihtiyaç sahiplerine yardım ve infaktır.
Güzel ahlâk sahibinin şükrü de kendisindeki bütün güzelliklerin Rabbinin bir ihsanı olduğunu anlamak ve herkese güzel örnek olmaktır.
Sıhhatin şükrü, sağlıklı olan bedenimizi Allah’a cc itaatte kullanmaktır.
Hastaların ve fakirlerin şükrü sabırdır.
İçinde bulundukları halin bir imtihan olduğununun idraki içinde olmalarıdır.
Sabreden fakir ile şükreden zengin ilâhî rızada aynı seviyededir.
Anlaşıldığı gibi dil ile şükürden sonraki şükür, ibadetlerimizi yerine getirerek, haramlardan uzak durarak, Allah’a cc itaat halinde bulunmaktır.
Her nimetin hakkını verebilmek için gayret göstermek, nihayetinde gerçek şükür, şükürden bile aciz ve noksan olduğumuzu yüce Rabbimize itiraf edebilmektir.
Hamdetmek, daha geniş bir anlam ifade eder demiştik.
İşin sırrına erenlerin “Hoştur bana senden gelen ya gonca gül yahut diken.” demeleri bu tecellileri fark ettikleri içindir.
İnsanların birçoğu kahır içindeki lûtfu veya lûtuf içindeki kahrı ancak kendileri için büyük hadiselerin yaşanmasıyla anlayabilirler.
Manen seçkin kullar için ilâhî tecellilerin hepsinde durum aynıdır. Rablerine karşı tavırları değişmez.
Onlar bilirler ki kahır içinde hamd haline devam etmek, daha büyük kahırlardan muhafaza ettiği gibi kahrın lütfa dönüşmesine de vesile olur.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) “Elhamdülillahi alâ külli hâl, sive’l küfri ve’ d- dalâl: küfür ve sapkınlık hali hariç, her halimiz için Allah’a cc hamdolsun.” diye dua etmemizi bizlere tavsiye etmiştir. (Tirmizî, deavât, 45)
İyi ahlâk sahibi olmayan insanlar şükretmekten kaçınırlar.
Maalesef günümüzde şükürsüzler çoğalmakta şükredenler ise azalmaktadır.
Nimete karşı şükürsüzlük nankörlüktür.
Günümüzde hızlıca zengin olma, elindeki ile yetinmeme, kısa yoldan köşeyi dönme anlayışı rağbet görmektedir.
Ve maalesef nimetin kadrini bilenler azalmakta, bilmeyenler ise çoğalmaktadır.
Şükürsüzlük insanı kanaatsizliğe, merhametsizliğe sevkederek bencilleştirir.
Şükür insanı Rabbi ile kaderi ile kendisiyle barışık halde ayakta tutarken şükürsüzlük insanı yakar, yıkar.
Yaşadığımız fahiş fiyat artışlarıyla, hayat pahalılığının oluşmasında şükürsüzlüğün bir etkisi yok mudur?
Hz. Adem‘den (a.s) beri şeytan insanların şükürsüz olmaları için çaba harcamaktadır.
İlâhî huzurdan kovulduktan sonra insanların yoluna oturup onları doğru yoldan uzaklaştıracağına yemin etmiştir.
Bu amacına da “… Onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın.” diye açıklamıştır. (Âraf suresi, ayet: 17)
Şu halde şükürsüzler şeytana uyanlardır.
Şeytana uyup şükrü acizlik görenler ziyandadır.
Nihayetinde şükrün faydası Allah’a cc değil kulların kendilerinedir.
Şükürsüzlüğün zararı da yine kulun kendisinedir.
Âdem Aleyhisselâm yaratılıp bedenine ruh verildiğinde ilk sözü elhamdülillah olmuştur.
Kur’an-ı Kerim‘in ilk suresi “Elhamdülillahi Rabbil âlemin.” diye başlamaktadır.
Hikâye bu ya; yaşlı ve varlıklı bir adam özel bir hastaneye yatırılır. Nefes almakta zorlanmaktadır. Birkaç gün oksijen tedavisi gördükten sonra taburcu edilirken kendisinden yüksek bir ücret ödeme yapması istenince ağlamaya başlar. Hastane görevlileri şaşkın bir şekilde amca niye ağlıyorsun? Yoksa paran mı yok? deyince
“Allah’a cc çok şükür param var lâkin siz benden birkaç günlük bir oksijen ücreti olarak yüksek bir ücret ödememi istiyorsunuz. Bana 80 yıl oksijeni bedava veren Rabbime bu nimetinin karşılığını nasıl ödeyebilirim? diye düşününce duygulandım.
Ağlamamın sebebi ondandır.” diye cevap verir.
Yüce Rabbim bizleri hamdeden şükreden kullarından eylesin.
Cumamız hayra vesile olsun.
Selamlarımla.
SPOR
09 Şubat 2025GÜNDEM
09 Şubat 2025GÜNDEM
09 Şubat 2025GÜNDEM
09 Şubat 2025UNCATEGORİZED
09 Şubat 2025EKONOMİ
09 Şubat 2025GENEL
09 Şubat 2025