Safer ayı ve uğursuzluk…
Safer, hicrî, kamerî ayların ikincisidir.
Bizler bugün safer ayının 5. gününü yaşamaktayız.
Safer sözlükte “boş kalmak, boşluk, sararmak,sarılık anlamlarına gelmektedir.”
Yaygın olan yoruma göre cahiliye döneminde Araplar bu ayda savaşa çıkıp evleri boş kaldığı veya saldırdıkları evlerin eşyalarını alıp boşalttıkları için böyle isimlendirilmiştir.
Diğer bir yoruma göre ise cahiliye döneminde insanların yüzlerinin sararmasına yol açan veba salgınının bu aya denk gelmesiyle kelimenin “sararmak” anlamıyla irtibatlandırılmıştır.
Bazıları da bu ismin Arapların nafakalarını elde etmede önemli bir yere sahip olan Yemen’deki Saferiyye adlı panayırla ilişkili olduğunu dillendirmişlerdir.
Cahiliye döneminde safer ayı uğursuz kabul edilmiştir.
Bu ayda başlanan işlerin sonuçsuz kalacağı ve kötü bir şekilde biteceği şeklindeki batıl inanışların islâmdan sonra da bazı kişilerce varlığını sürdürmüş olup günümüze kadar da ulaştığı anlaşılmaktadır.
Peygamber efendimiz (s.a.v) batıl bir inanış olan safer ayının uğursuzluk sayılmasını, “Eşyada uğursuzluk yoktur. Safer ayında uğursuzluk yoktur. Baykuşun ötmesinde de uğursuzluk yoktur.” hadis-i şerifinde beyan edildiği gibi reddetmiştir.(Müslim, selâm, 202)
Bu hadise istinaden safer ayının uğursuzluk anlayışını zihinlerden silmek için safer ayı “Saferülhayr” diye anılmıştır.
Uğursuzluk; sözlükte, işlerin ters gitmesine yol açtığına inanılan nesne, olay, fiil ve durum anlamına gelmektedir.
Uğursuzluk, insan ve hayvanlarla diğer bazı nesnelerin haraket, ses ve duruşlarını uğursuz sayma şeklinde de tanımlanır.
İnsanlar ilk çağlardan beri çevrelerinde gördükleri birtakım nesnelerde, tabiat olaylarında, insanların ve hayvanların davranışlarında, duydukları bazı seslerde uğursuzluk bulunduğuna inanagelmişlerdir.
İslâm öncesi arap toplumunda da böylesi inanışlar yaygındı.
Kuşların uçma şekillerinden, ötmelerinden anlamlar çıkarmakta kendilerince uğursuz saymaktaydılar.
Bazı hayvanların uğursuzluk getirdiğine inanmaktaydılar.
İnsanların çeşitli dönemlerinde eski çağlardan beri var olan uğursuzluk inancı, kültürler arası etkileşimle toplumlar arasında inanma biçimi olarak bazı ortak özellikler taşımaktadır.
Bazı hayvanların ve günlerin uğursuz sayılmasında olduğu gibi.
Değişik çağlarda pek çok kişide var olan uğursuzluk anlayışının günümüzde de varlığını
sürdürdüğüne şahit olmaktayız.
Günümüzde de birçok kişi uğursuzluk olarak niteledikleri şeylerden kendilerine bir kötülük ve zarar geleceğine inanmakta olup uğursuz saydıkları şeylerden uzak durmaya çalışmaktadırlar.
Dinî bir kaynağı olmayan uğursuzluk, birçok kişiyi tedirgin etmekle hayatlarının bazı dönemlerini korku, kaygı ve telaş içerisinde geçirmelerine sebep olmaktadır.
Günümüzde de salı günü işe başlamanın, gece aynaya bakmanın, eşik üstüne oturmanın, vefat eden çocuğu olan kadının arife günleri eline iğne almasının, belirli bazı günlerde çamaşır yıkama ve süpürge kullanmanın, ayakkabı veya elbiseyi ters giymeye başlamanın, iki bayram arası nikâh yapmanın, evin damında baykuş veya karga ötmesinin, insanın yolda giderken önünden kara kedinin geçmesinin, mezarlığı parmakla işaret etmenin, köpek ulumasının, kurban kesilirken hayvanın dilini dışarıya çıkarmasının, horozun vakitsiz ötmesinin, gece kül dökmenin, gelin alayının kırkı çıkmamış kadının evinin önünden geçmesinin, geceleri su birikintisi üzerinden atlamanın, gece ıslık çalmanın, üç yol ağzında yatmanın vb. dillendirildiğini duymuşsunuzdur.
Eski Mısır’dan kalma bir uğursuzluk inancı olan duvara dayalı merdiven altından geçmenin, günümüzde de devam ettirildiğine rastlamak mümkündür
Uğursuzluk, insanların kendi düşünce, zan ve vehimlerinde oluşturduğu bir kavramdır.
İnsanlar kendi isabetsiz karar ve eylemlerinden dolayı uğramış oldukları zararları başkalarının üzerlerine yıkıp kendilerini avutmak istemelerinden dolayı uğursuzluk kavramına sığınmaktadırlar.
İşler ters gidince sorumlusu olarak bazı insanları, hayvanları ve tabiat olaylarını suçlu ilan edip böylece bir miktar vicdanlarını rahatlatmak istemektedirler.
Uğursuzluk, halk arasındaki söylentilerden ibarettir.
İnsanların, hayvanların, bazı nesnelerin ve tabiat olaylarının uğursuzluk sayılmasının dinimizce bir gerçekliği ve geçerliliği yoktur.
Hz. Peygamberimiz’in oğlu İbrahim’in vefat ettiği gün güneş tutulunca bazı kimseler iki olay arasında irtibat kurmuş, Efendimiz (s.a.v) de; “Güneş ve ay ilâhi birer alâmettir. Herhangi bir kişinin ölümü üzerine tutulmazlar.” diye buyurmuştur. (Buhâri, küsuf, 1,15 ;Müslim, küsuf,10, 23, 29 )
Peygamber Efendimiz (s.a.v), “islâm da uğursuzluk anlayışının bulunmadığını, daima iyimser ifadelerin kullanılması gerektiğini” söylemişlerdir. (Buhâri, tıp,44,54)
Müslümanlar olarak bizler meşru olan eylem ve söylemlerde bulunup, netice olarak Rabbimizden hayr, sağlık ve bereket ihsan etmesini dilemeli ve beklemeliyiz.
Cumamız hayra vesile olsun.
Selamlarımla.
SPOR
07 Şubat 2025GÜNDEM
07 Şubat 2025GÜNDEM
07 Şubat 2025GÜNDEM
07 Şubat 2025UNCATEGORİZED
07 Şubat 2025EKONOMİ
07 Şubat 2025GENEL
07 Şubat 2025