DOLAR 42,0044 0,39%
EURO 48,8133 0,60%
ALTIN 5.543,24-0,52
BITCOIN 46268222,89%
İstanbul
22°

KAPALI

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Müftü Nusret Karabiber

Müftü Nusret Karabiber

23 Ekim 2025 Perşembe

Ameli iyi olanın yardımcısı Allah’tır

Ameli iyi olanın yardımcısı Allah’tır
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Dostlar;

Nice fazlalık var ki, faydanın azalmasına yol açar, avuctaki fazla olan (altıncı) bir parmak nakısadır.(eksikliktir)

Fazlalık azlık gibidir.

İnsanoğlunun dünyadan kazanıp biriktirdiği, çok olmasını istediği ve onu Yüce Allah’tan meşgül eden her fazlalık noksanlıktır.

Dünyada iken kazandığı ve elde ettiği şeyler eğer âhirette terazinin sevap kefesinde olmayacaksa bu kâr ve fazla görülen fazlalık noksanlığın ta kendisidir ve zarardır.

İnsanoğlunun büyüdüm dedikçe küçüldüğü gibi

Dünyaya geldiğinde bir insanın ömrü seksen beş yıl olduğunu varsayalım.

Bu kişi büyüdükçe küçülüyor, yaşı ilerledikçe ömrü azalıyor ve seksen beş yıl dolunca ölüyor.

Hayırlı bir insan olmak için yaş sınırı veya şartı var mı?

Bu konuda Rasulullah efendimiz şöyle buyurur:

İnsanların en hayırlı olanı, ömrü uzun ameli güzel olandır.”

(Tirmizi: 2329)

Her fazlalık ve her çok olan şey faydalıdır, iyidir demek değildir.

Lüzumundan fazla çok uyumak, çok yemek, çok konuşmak, dünya için çok mesai harcamak, insanlar

ile fazlaca haşir neşir olmak, kendi gibi fani bir insana aşırı güvenmek veya hakketmediği kadar buğzetmek ve sanki anneler böyle birini doğurmaz artık diyerek aşırı  itimad etmek, sonuç itibariyle yüz güldürmez.

Nefsini aşarak, gerekirse nefsini yenerek Yüce Allah‘ın taat ve ibadetine vakit ayıranın ihtiyaçlarını Allah giderir.

İnsanlara çok fazla ve fuzûlî vakit ayıracağına o vakti kısarak yüce Allah‘ın taat ve ibadetine, gerektiğinde insanların hizmetine ayıranın işini Yüce Allah görür.

Nefsinin menfaatlerini ön plana alıp Yüce Allah‘ın taat ibadetine vakit ayırmayanı Yüce Allah nefsine havale eder.

İnsanların sevgisini kazanmak ve onlardan dünyevi menfaat elde etmek için onlarla uğraştığından dolayı Yüce Allah‘ın taat ve ibadetine vakit ayırmayan bir kimseyi de Yüce Allah o insanlara havale eder.

Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez ve onu yüzüstü bırakmaz. Kim kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim bir Müslüman’dan bir sıkıntıyı giderirse, Allah da ondan Kıyamet günü sıkıntılarından bir sıkıntıyı giderir. Kim bir Müslüman’ın ayıbını örterse, Allah da kıyamet günü onun ayıbını örter. Kul, kardeşinin yardımında bulunduğu müddetçe, Allah da o kulun yardımındadır.

Allah’ım!

Bizleri ve bütün mümin kardeşlerimizi rağbeti ve maksadı yüce Allah olan, tercihe zorlandığında tercihini yüce Allah’tan, Rasulullah’tan dinden,  imandan, birlik ve beraberlikten yana koyan, ömrü uzun ameli güzel olan kullarından eyle.

Amin!

Devamını Oku

Seni Allah’a döndürene iltica et!

Seni Allah’a döndürene iltica et!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ben bu ayrılık diyarı olan dünyada çok lüks ve rahat bir hayat sürme sevdasında ve telaşında değilim. Asıl huzur ve rahatı, “Teğabun”(Hüzün) yani aldanma günü olan kıyamet gününde yüce Allah’dan bekliyorum.

O günün rahatını istiyorum, o günü düşünüyorum, o’na hazırlanıyorum.

Ebu Musa el Eş’ari (r.a) dan gelen bir rivayet şöyledir:

Kim ki dünyasını severse ahiretine zarar vermiş olur, kim de ahiretini severse dünyasına zarar vermiş olur. Siz baki  olanı (ahireti)  fani olana (dünyaya) tercih edin.

(İbni Hibbân: 759)

Rasulullah Efendimiz sahih bir hadis-i şerifte de şöyle buyurmuştur:

“Dünya mü’min’in zindanı kafirin de cennetidir.”  (Müslim: 2956)

Bunun anlamı şöyledir: Mü’min cennete gidince ve ebedi huzura kavuşunca, dünyanın ne kadar gam ve keder yeri olduğunu anlar.

Kafir de cehenneme gidince dünyanın onun için ne kadar sansürsüz huzur ve rahatlık yeri olduğunu anlar.

Mü’minin dünyada çektiği sıkıntıları, zorlukları, musibetleri, belaları ve sınavları bu pencereden görmekte fayda vardır.

Şu söz çok kiymeli ve de kayda değerdir:

Seni Allah’a döndüren, O’na iltica ettiren, O’na boyun eymeye sevkeden her acı ve burukluk, sana acı verse de, senin için bir nimettir. Eksiğini giderici ve kusurunu onarmaktır.”

Dünyadaki acılar, kederler, musibetler, insanın bedenini belki de kalbini inciten kırbaçlar gibidir.

Acı verir ama işin iç yüzünde kalbini tedavi eden ilaçlar gibidir.

Alimler, saadet’in üç şeyde olduğunu söylerler.

Birincisi, Kul, Yüce Allah‘ın nimeti için şükrederse.

İkincisi, Kul, Yüce Allah‘ın imtihanına  sabrederse.

Üçüncüsü, kul yüce Allah‘a karşı bir günah işlediğinde yaptığı bu gunaha ısrar etmeden tövbe eder ve istiğfar ederse saadete kavuşmuş olur.

Görülüyor ki Yüce Allah‘ın takdir buyurduğu sınavlara, zorluklara ve  sebeplere sarıldıktan sonra yüce Allah’a tevekkül edip sabretmek saadetin bir unsurudur.

Sonuç olarak şunu demek mümkün:

Allah’a giden yolda meşakkat çekenler, taat ve ibadet edenler, hakkı yaşayıp hakkın yanında ve zulmün karşısında olanlar için bu zorluk elbette bir gün bitecek, sevab ve ecriniz, taat ve ibadetlerinizin karşılığı dünyada da ahirette de Allah’ın izniyle sizi mesud edecektir.

Sadece dünyayı düşünenler; makam mevki peşinde olanlar, kulların rızasını ve keyfini Allah’ın rızasına tercih edenler, ibadet ve taatdan uzak olanlar, buna mukabil günah ve masiyetlerle iç içe hayat sürenler; dünyada iğreti ve geçici olarak sürdüğünüz safa bir gün sona erecek, gördüğünüz lezzet yok olacak ve yaptığınız günah ve masiyetin cezası eğer Allah sizleri affetmezse iki dünyanızı karartacaktır.

Artık akıllı mü’min hangi yolu ve hangi yaşamı seçmek isterse kendi bilir ve bu onun bileceği bir husustur.
Sonuçta hesabını yüce Allah’a verecektir.

Allah’ım!

Bizlere ve bütün müminlere;   dünyada da, ahirette de iyilik ve huzur nasip eyle.

Ebedi ahiretini fanî dünyasına tercih eden akıllı müminlerden eyle.

Amin!

Devamını Oku

Talud ile Calud’un savaşı bir imtihan vesilesi mi?

Talud ile Calud’un savaşı bir imtihan vesilesi mi?
1

BEĞENDİM

ABONE OL

TALUD’UN ASHABI NEHİR İLE İMTİHANI

YA ÜMMETİ MUHAMMEDİN İMTİHANI…

Dostlar;

Talud, askerleriyle ayrılıp sefere çıkınca: “Allah muhakkak sizi bir nehir ile imtihan edecek; kim ondan içerse benden değildir. Eliyle bir avuç alan müstesna ondan tatmayan da bendendir.” dedi, İçlerinden pek azı dışındakiler ondan içtiler.

Kendisi ve onunla beraber inananlar nehri geçince: “ Bugün Calud’a ve askerlerine karşı bizim gücümüz yok.”

Allah‘a kavuşacaklarına umanlar ise: “Nice az birlikler vardır ki, Allah’ın izniyle sayıca çok birliği yenmişlerdir, Allah sabredenlerle beraberdir.  (Bakara: 249)

Bu nehir, Ürdün ile Filistin arasında bir yerdedir.

Tâlud‘un askerkeri 80 ,OOO kişi, Tâlud’un emrini tutup sadece avucu ile içenlerin sayısı ise, 313 kişi civarında idiler.

Hz.Davud, Talut’un ordusundaydı ve Calud’u Hz. Davut öldürdü.

Bize sorulsa, savaşa gidenlerden bir kısmı bol bol su içti, pek az bir kısmı da sadece avucu ile içti, hangi kısım düşmana karşı daha çok direnir cesaret gösterir ve geri adım atmaz.

Biz aklımıza göre deriz ki: “Çok su içenler daha güçlü, daha cesur, daha çok dayanma gücüne sahip olur ama mesele bize ve aklımıza göre değildir; mesele, sınavdır, imtihandır.

Cihat da komutanın emrine uyma meselesidir.

Ayet’i Kerime de buyurulduğu gibi, komutanın emrini, dolayısıyla Allah’ın emrini dinlemeyip çok su içenler hantallaştı, korktu ve mukavemet bile gösteremediler.
Emre uyanlar az da olsalar nice az çoğa galib gelir.

Allah, sabredenlerle beraberdir deyip Allah’ın izniyle zafer kazandılar.

Ümmeti Muhammed’in bugünkü imtihanı Filistin Gazze mi, Kudüs mü?

Dinmek bilmeyen akan müslüman kanı mı?

İşte dünyayı da Allah’ın razı olduğu yoldan kazanıp, razı olduğu yere harcayan kişinin kazancı az da olsa dünyada da, ahirette de sahibinin yüzünü güldürür.

Gayri meşru yollardan cok dünya kazansa bile, sahibi dünya da hantallar, ahirette bunun vebali ile uğraşır durur, dünya helali hesap, haramı azabtır.

Bütün malı gasptan olan bir insan,  çok zengin olsa bile bu kişiye mesela Hac ve Zekat farz mı?

Hayır!

Peki niçin?

Çünkü bu mal onun değildir ki.

Peki ne yapmalı?

Bu malın sahipleri belli ise hemen sahiplerine iade edip tövbe etmelidir.

Tâlud‘un imtihanı olan nehri gibi, dünya da helali ile haramı ile şatafatı, üzerinde olan her şeyi ile imtihandır.

Biz kimlerin daha güzel amel edeceğini deneyelim diye yeryüzündeki her şeyi oranın süsü yaptık.” (Kehf: 7)

Evet, Yüce Allah‘ın emrini tutanlar sayıca az olsalar bile az su bile içseler güçlü idiler, nehri geçtiler ve zafer elde ettiler.

Emre uymayan çok da olsalar, çok su içseler de korktular ve nehri geçemediler ve hiç bir şey elde edemedikleri gibi kaybettiler.

Ey helal haram dinlemeden/demeden dünyayı biriktirip yığan kişi!

Bu dünya sevgisi sana zarar verir, dünya seni terkedip gidince arkadan (çirkin) ensesini gördüğünde bunu anlarsın.

Ya Rabbî!

Bizleri ve bütün mü’min kardeşlerimizi dünyaya aldanmayan, razı olduğun şekilde davranan, az da olsa helâli tercih eden, yükü hafif, hesabı kolay olan kullarından eyle.

Amin!

Devamını Oku

Neyi bekliyoruz, şimdi değilse ne zaman?

Neyi bekliyoruz, şimdi değilse ne zaman?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ademoğlu, bir diyardan diğer bir diyara intikal ediyor, bu intikalden herhangi bir ibret, bir öğüt almaz mı?

Her nefsin, her insanın biri kendisinden öncekinden daha geniş ve daha büyük diyarlar var.

İkamet edilmesi yaşam alanları vardır.

Ana rahmi, üç karanlık icinde.”

(Zümer: 6)

Karın zarı, rahim zarı ve cenini kuşatan zar, cenin bu dar ve üç karanlık içinde daha geniş bir diyara çıkmayı beklemektedir.

Dünya diyarı fani ve geçici alem, insanın neş’et ettiği, alıştığı, çalıştığı, içinde hayır ve şer kazandığı, saâdetine veya şekâvetine giden yolun bulunduğu bir diyar.

O sizi yerden var etti ve size orayı ma’mur etme görevi verdi.” (Hûd: 61)

Berzah diyarı; berzah, kabir alemi, dünyadan çok daha geniş ve büyük hatta ana rahmine göre dünya neyse, dünyaya göre berzah odur.

“Önlerinde yeniden diriltilecekleri güne kadar bir berzah vardır.” (Mü’minun: 100)

Dar’ul- Karar; Son diyar, ahiret ve sonunda ya cennet ya da cehennem vardır.

Ahirete gelince dar-ul karar ebedilik yurdu işte orasıdır.

İşte Yüce Allah, insanları bir diyardan diğer diyara intikal ettiriyor.

Bundan dolayı insanoğlu bir yolcudur.

Yolculuğun başlangıç noktası ana rahmidir.

Bu yolcunun önünde iki yolculuk var; birincisi, doğum ölüm arası, ikincisi kabirlerden kalkış ve diriliş ile son durak olan cennet veya cehennem arası.

Müthiş bir sirkülasyon, babaların sülbundan, anaların rahmine, anaların rahminden dünyaya ve arz’a, arzdan da berzah alemine, oradan da arz günü yani kıyamet gününe.

Ahirete ve ‘Din Günü‘nün sahibi olan Yüce Allah‘a olan yolculuk.

Yaşayan bizler ikinci diyarda, dünyada ve fırsatlar alemindeyiz.
Üçüncü aleme intikal ettiğimizde, elimizde hiçbir fırsat kalmayacaktır.

Amel defterimizi açık tutacak ameller müstesna.

Bu yolculuğa odaklanmak, hayır/hasenat yapmak ve yanlışlarımızı sıfırlamak Yüce Allah‘ın izniyle bizim elimizdedir.

Kendimize soralım: Neyi bekliyoruz, şimdi değilse ne zaman?

Yüce Allah, bu uzun ve alabildiğine inişli yokuşlu, korku dolu yolda bizlerin ve bütün mü’min kardeşlerimizin yar ve yardımcısı olsun. Amin!

Devamını Oku

Eden mutlaka bulur

Eden mutlaka bulur
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Hiçbir el yoktur ki, yüce Allah’ın eli onun üzerinde olmuş olmasın ve hiçbir zalim yoktur ki,  kendisinden daha zalim birisi ile (karşılaşıp) onunla imtihana çekilmiş olmasın.

İnsanoğlu; gaflete dalıp gücüne, malına, nüfuzuna ve etrafındaki insanlara aldanıp kendini olduğundan yüksekte görebilir ama, işin böyle olmadığını ve doğrusunu er-geç görüp öğrenecektir. Öğrendiğinde ise, takip ettiği yanlış yolun belki de dönüşü olmayacak ve iş işten geçmiş olacaktır.

Peki bu işin doğrusu nedir?

Bu işin doğrusu, herkes Hz. Adem ve Hz. Havva’nın oğludur.

Takva hariç kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur.

Kendisini dev aynasında görmesi yetmiyormuş gibi bir de başkalarına haksızlık, zorbalık yapar ve Allah‘ın kullarına zulmederse, böyle biri veya birilerinin suyu kaynamış demektir.
Çünkü zulüm, sahibini dünya ve ahirette karanlığa mahkum eder.

Başına gelen bunca şeye rağmen farkına varmayıp bana hiçbir şey olmuyor diye de aldanabilir.

Hayır o öğle zannetmesin, Yüce Allah‘ın ona verdiği mühleti yanlış anlamasın zira Yüce Allah, mühlet verir ama ihmal etmez!

Yüce Allah, ne şaşırır ne unutur, ne de karıştırır.

Günahkârlar simalarından tanınır,  perçemlerinden ve ayaklarından yakalanırlar.” (Rahman: 41)

Ayrıca; “İyilik eskimez, günah unutulmaz.

Din günü’nün sahibi olan Yüce Allah, asla ölmez o halde istediğini yap,ne yaparsan onu görürsün.” (Kartalan-i İrşad sari: 1/11)

Rasulullah efendimiz, şöyle buyurmuştur:

Yüce Allah zalime süre verir, mühlet verir, sonra zalimi alınca da yaman alır ve zalim iflah olmaz.”

Bu sözleri buyurduktan sonra Rasulullah efendimiz, şu ayeti okudular: “Rabbin zülme sapan toplulukları yakaladığında işte böyle yakalar.

(Hûd: 102)

Hz.Ali efendimiz’in şöyle buyurduğu nakledilir: “Ben kimseye iyilik de yapmadım kötülük de yapmadım.” Etrafında olanlardan bazıları: “Senden hep iyilik gördük ama hiç kötülük görmedik.” dediklerinde şu cevabı verdi: “Çünkü ne yaptıysam karşılığını görmüşümdür.”

Kişi yaptığının karşılığını dünyada tam almasa bile ahirette kesin alacaktır.

İyiyse iyi, kötüyse kötü, zira Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur: “Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu (karşılığını) görür, kim de zerre miktarı şer yapmışsa onu (karşılığını) görür.

(Zilzal: 7, 8)

Yüce Allah, bizleri ve bütün mü’min kardeşlerimizi gafletten, ihmalden, başkasını küçük görmekten, başkalarına haksızlık yapmaktan  korusun!

Haddini bilen ve Yüce Allah‘ın rahmetine mazhar olanlardan eylesin

Allah’ım!

Bizleri ve mü’min kardeşlerimizi, haddini bilen ve yanında duran, mahrum değil, merhum olan kullarından eyle.

Amin.

Devamını Oku