Ülkemizde her yıl 08-14 Mayıs günlerini kapsayan hafta “Vakıflar Haftası” olarak kutlanmaktadır.
Vakıf, (vakf) arapça kökenli bir kelime olup sözlük olarak; “durmak, durdurmak, alıkoymak” anlamlarına gelmektedir.
Vakıf kelimesi terim olarak ise “Bir malın sahibi tarafından dinî, ictimaî ve hayrî bir amaçla ebediyen tahsisi” anlamındadır.
Vakıf kelimesi “vakfedilen mal” anlamında isim olarak da kullanılmaktadır.
Vakıf hukukî bir işlemle kurulan, insanlara faydalı olmayı amaç edinen bir hayır kuruluşudur.
Vakıf kuruluşlarının islâm medeniyetinde önemli bir yeri vardır.
Kur’an’ı Kerim’de vakıf kavramı ve kurumu hakkında direkt bir ifade yer almasa da Allah cc yolunda harcamayı, fakir, muhtaç, kimsesiz, öksüz ve yetim olanlara infak etmeyi, iyilik yapmada, takvada yardımlaşmayı, yararlı işlerde bulunmayı öğütleyen birçok ayetin varlığı müslüman toplumlarda vakıf anlayışının oluşmasına ve uygulanmasına temel oluşturmuştur.
“Sevdiğiniz şeylerden Allah cc yolunda harcamadıkça gerçek iyiliğe ulaşamazsınız.” ayeti
(Âl-i İmrân suresi ayet 92) inananların bu konuda harakete geçmesine vesile olmuştur.
Yine Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) sadaka-i câriye hakkındaki hadis-i şerifiyle ölen kişinin amel defterinin kapanmayacağı müjdesini vermesi müslümanlarda vakıf kuruluşlarının oluşturulmasına teşvik edici olmuş ve uygulamaya geçilmesine de vesile olmuştur.
Vakıf kuruluşlarının tarihini çok eskilere İbrahim aleyhisselâma hatta daha da eskilere dayandıranlar vardır.
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) bizzat ve sahabe-i kirâm’ın da (r.a) bu konuda uygulamaları vardır.
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) kendi payına düşen ganimet mallarını ve Fedek arazisini vakfetmesi her konuda olduğu gibi bu konuda da eshabına örnek olduğunu göstermektedir.
Hz.Cabir’in (r.a)”Muhacir ve Ensardan imkân sahibi olup da vakfetmeyen bir tek kişi bilmiyorum.” dediği rivayet edilir.
Hz. Ömer’in (r.a) Hayber’de ganimet olarak sahip olduğu bir araziyi vakfetmesi, Hz. Osman’ın (r.a)
Rûme Kuyusu’nu satın alıp bütün müslümanların yararına vakfetmesi dikkat çekici güzel birer örnektir.
Vakıf kuran kişiye “Vâkıf” vakfedilen mala
“Mevkuf” vakfeden kişinin amaçlarını, şartlarını içeren, kurulan vakfın nasıl yönetileceğine ilişkin
esasları belirleyen ve mahkemece tesciliyle birlikte vakfın oluşturulduğu vesikaya (vakıf senedine) “Vakfiye” denilmektedir.
Günümüzde vakıfların yönetimi, denetimi, vakıf eserlerinin onarımı Vakıflar Genel Müdürlüğü
tarafından yapılmaktadır.
İslam’daki infak anlayışı sonraki nesiller ve toplumlar tarafından benimsenerek sayısız vakıf ve vakıf eserleri meydana getirilmiştir.
Milletimiz islâmiyetten önce de benzeri davranışlarda bulunduğundan, yapılarının yatkınlığından vakıf konusunu kolayca benimsemiş, kurdukları devlet ve imparatorluklarda çeşitli vakıf eserleri meydana getirmişlerdir.
Selçuklu’da yaygınlaşan vakıf eserleri Osmanlı’da
zirveleşmiş ve “Osmanlı bir vakıf medeniyetidir “
denmesine vesile olmuştur.
Vakfetmek demenin, kişinin malını, gerçek sahibi olan Allah’ın cc yolunda halkın istifadesine sunmak olduğu şuuruyla haraket eden ecdadımız çok sayıda ve birçok çeşitte vakıflar meydana
getirmişlerdir.
Yeryüzünde çok geniş bir coğrafyada hüküm sürmüşler ve her tarafa medeniyetin dikili taşları olan eserleri yaymışlardır.
Osmanlı’nın yıkılışından sonra kaybettiği coğrafyada kurulan birçok devletin bu eserleri yıkmış, harabeye çevirmiş olmalarına rağmen halen ayakta olan ve faaliyet gösterenler de vardır.
Ne yazık ki ecdadımızın bu eserlerinin bazıları
amaçlarının tam tersi olarak da kullanılmıştır.
Bu konuda başkalarına söz söyleyebilmek için
önce bizler ecdadımızın eserlerine sahip çıkabildik mi? diye kendimizi sorgulamalıyız.
Ecdadımız yüz binlerce vakıfla toplumu şefkat ve merhametle kucaklamış, yaralarını bu yolla sarmışlardır.
Merhamet ve sevgiyle sadece gariplere ve muhtaçlara yardım ile yetinilmemiş, hayvanlara,
tabiata, her canlıya, herkese merhamet nazarıyla
bakılmıştır.
Borçlarını ödeyemeyip hapse girenlere yardım vakfı, misafir ağırlama vakfı, varlıklı kişilerin konaklarında hizmetçilik yaparken kıymetli eşyaların kırılmasından dolayı cezalandırılıp onurları kırılmasın diye bu gibi zararları tazmin vakfı, yetim ve öksüz kız ve erkek çocuklarının barınma, iaşe ve eğitimlerini karşılama vakfı,
Yaban hayvanlarının kışın zorda kalmamaları için
dağlarda gıda temin etme vakfı, göç esnasında hastalanması, ayak veya kanatlarının kırılmasından dolayı leylek gibi göçebe kuşların kışı geçirmekerini ve tedavi olmalarını sağlama
vakfı, yetim kızlara çeyizlik temin etme vakfı,
fakir delikanlıları evlendirme vakfı, hiçbir din, mezhep ve ırk ayırımı gözetmeksizin hizmet veren kervansaray, şifahane, ve aşevleri işleten vakıflar gibi islâm medeniyetinin sevgi boyutunu ortaya çıkaran vakıflar kurmuşlardır.
Ecdadımız öyle bir vakıf medeniyeti inşâ etmişlerdir ki; “Eğer Osmanlı medeniyetinde yaşıyor olsaydınız; vakıf bir evde doğabilir, vakıf bir beşikte uyuyabilir, vakıf mekânlarda vakıf mallarından yeyip içebilir, vakıf kütüphanelerinde
bilgiye ulaşabilir, vakıf kitaplarıyla okuyup vakıf
bir okulda öğrenci olabilir; hattâ aynı okulda öğretmenlik yapabilir ve vakıf idaresinden ücretinizi alabilirdiniz.
Vakıf hanlarında, kervansaraylarında konaklayabilir, vakıf hastanelerinde şifa bulabilir,
vakıf camilerinde ibadetinizi yapabilir, vakıf hamamında yıkanabilir, vakıf çeşmelerinden kana kana su içebilir ve öldüğünüz zaman bir vakıf tarafından defnedilebilirdiniz.” kanaatinin oluşmasına ve böyle bir sözün söylenebilmesine
vesile olmuşlardır.
Yüce Rabbimden bizlere ecdadımızın eserlerine sahip çıkabilmeyi, onlara layık torunlar olmayı ve vakıf kültürümüzü yaşatmayı nasip etmesini niyaz ederim.
Cumamız hayra vesile olsun
Selamlarımla.
GÜNDEM
23 Eylül 2023SPOR
23 Eylül 2023SPOR
23 Eylül 2023SPOR
23 Eylül 2023GÜNDEM
23 Eylül 2023GÜNDEM
23 Eylül 2023GÜNDEM
23 Eylül 2023Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.